Osman Bey gerçi Söğüt civarındaki küçük Türkmen grubunun liderliğini babası Ertuğrul Bey, den 1281 yılında devralmıştı. Fakat bu sıralarda başkanı olduğu grup tarih sahnesinde tanınmayacak kadar küçük ve önemsizdi. Ancak Osman Bey'in başkanlığında yirmi yıl yaşadıktan sonra bu küçük toplum çevresine yaptığı akınları yoğunlaştırmış iç bölgelerden gelen kişilerin de katılmasıyla Bizanslı komutanlar elindeki kale ve kasabaları bile alabilecek kadar güçlenmişti.
Üst üste gelen başarılardan sonra iç bölgelerden, hatta diğer beyliklerden gelen kişiler de Osman Bey'in akınlarına katılmaya. <<Osmanlı>> olmaya başladılar. Böylece diğer beyliklerde olduğu gibi başkanın adıyla anılan bu küçük akıncı toplumu 1300 yılında belli bir toprak parçasını yöneten bir uç beyliği haline dönüştü.
Bu erken dönemde Osman Bey'in halkının, kendilerine <<Osmanlı>> diyen toplumun yapısı hakkında bildiklerimiz pek az. Ancak on dördüncü yüzyılın sonunda, Osmanlı beyliği hatırı sayılır bir devlet haline geldiğinde Osmanlıların tarihi yazılmaya başlandı. Hatta bugün elimizdeki en erken Osmanlı tarihleri, genellikle on beşinci yüzyılın ikinci yarısında, yani Osman Bey devrinden neredeyse iki yüzyıl sonra yazılmış eserlerdir. Fakat genel olarak Anadolu toplumu hakkında bildiklerimiz Osmanlı toplumu için de geçerli görünüyor
YUKARI
OKUMA PARÇASI: Osmanlı Beyliği Kurulduğu Sırada Anadolu’nun Toplumsal Gelişmesi Ve Ekonomik Hayat
Önce belirtmek gerekir ki Moğol baskısı ve Türkmen yığılması Anadolu ' da siyasal birliğin ve düzenin dağılmasına ve parçalanmasına yol açmakla beraber, aynı zamanda ekonomik hayatın canlanmasını da sağladı. On üçüncü yüzyıl boyunca Anadolu'da Türkmen nüfusunun artması sayesinde hayvancılık da önceki dönemlere oranla hızlı bir gelişme gösterdi. Bu gelişmenin sonucunda gerçekleşen ekonomik üretim artışı, yarı göçebe Türkmenlerin köylülerin ekinine verdiği zarardan çok daha önemliydi. Hayvancılığın gelişmesi yünlü dokuma, halıcılık, keçecilik, dericilik gibi el sanatlarının da güçlenmesini destekledi. On üçüncü yüzyıl sonlarında Anadolu halıları, keçe külahları ve dokumaları dış pazarlarda bilinir ve aranır mallar haline gelmişti.
Anadolu'nun ekonomik hayatı, Moğol yönetiminde birleşen Asya'nın ticaret yollarının canlanmasından da yararlandı. Batı Asya, yüzyıllardır Hint ve güneydoğu Asya baharatının, Çin ipeğinin Roma ve Bizans imparatorluklarına, daha sonraları ortaçağ Avrupa'sına ulaşmasına aracılık etmişti. Asya'nın bu değerli malları, ya Hint denizinden Basra körfezine ve Kızıldeniz'e gemilerle, ya da iç Asya üzerinden kervanlarla getirilip Batı Asya'nın çeşitli ticaret merkezlerinde satılıyordu. Güneyden deniz yoluyla gelen baharat ve kıymetli taşlar, Hint kumaşları Basra ve Bağdat üzerinden Fırat nehrini izleyerek Halep'e ve Bizans başşehri Konstantin'e ya da Kahire ve İskenderiye yoluyla Akdeniz'e ulaştırılıyordu. İç Asya'dan geçen kervanlar ise Çin mallarının, porselen ve ipeğin Türkistan, Azerbaycan ve Anadolu'ya, ya da Hazar Denizi'nin kuzeyinden Karadeniz'e ve Doğu Avrupa 'ya ulaşmasını sağlıyordu.
Moğol imparatorluğu çağında, on üçüncü yüzyıl boyunca Asya'nın siyasal birliğinin sağlanması, iç Asya'nın kervan yolları üzerindeki bölgeler arasındaki çatışmaları yatıştırmış, Moğol yönetimi, Asya'nın bir ucundan öbür ucuna kurduğu siyasal egemenlik sayesinde kervanların güvenlik ve esenlikle yürümesine zemin hazırlamıştı. Bölgelerarası ticaretten sağlanan gelirler özellikle hükümdarların has hazinesine aktığından ve hükümdarların kendi toplumları içinde de yücelmesine yaradığından, Moğol imparatorluğu da Asya ticaretini mümkün olduğu kadar geliştirmeye çalışıyordu. Güneyden Kızıldeniz'e gelen mallar Mısır'daki Memluk devletini zenginleştirdiğinden, Moğol yönetimi iç Asya 'dan kendi denetimi altındaki kervan yollarının güvenlik ve sürat bakımından tercih edilir halde olmasını hedef almıştı.
Batı Asya'da ister Bizans'a, ister Suriye ve Mısır'da Memluk devletine ulaşan Asya mallarının Avrupa 'ya taşınmasını ise İtalyan, özellikle Venedikli ve Cenovalı tüccarlar üstleniyordu. Meşhur Venedikli tüccar Marko Polo'nun Kubilay Han'ı ziyareti, Moğolların Avrupalı tüccarları kendi bölgelerine çekmeye çalışması sonucudur.
Moğol yönetimi sayesinde iç Asya kervan ticaretinin gelişmesi, Türkistan'da Semerkant ve Buhara, Azerbaycan'da Tebriz gibi Anadolu'da da birçok şehrin canlanmasına yardımcı olmuştu. Moğol denetimindeki ticaret Batı Asya 'ya ulaştığında, Memluk yönetimindeki Halep yerine Anadolu'ya, Bizans'a yöneliyordu. Bu kervanların zenginliği Anadolu şehirlerinde gümrük gelirlerinin artmasına ve saraçlık gibi el sanatlarının gelişmesine yol açıyordu.
Osmanlı Beyliği’nin Kurulduğu Sırada Anadolu’da Toplumsal Ağlar
On üçüncü yüzyıl Anadolu'su, Müslümanlık ve Hıristiyanlık gibi dinlerin, göçebelik ve yerleşik düzen gibi hayat biçimlerinin, iç bölgelerin divan adabı ile uç bölgelerinin kendine has geleneği ve Türkmenlerin töreleri gibi kültür biçimlerinin karşılaştığı, kaynaştığı ve çarpıştığı bir bölge idi. Böyle bir bölgede, hele üstün ve etkin bir siyasal yapı da yoksa, toplumun kendine birleştirici, uzlaştırıcı, düzenleyici yeni yollar araması ve yaratması şaşılacak bir şey değildir. Nitekim Anadolu'da on üçüncü yüzyılın sonlarında, bir yandan tarikatların, bir yandan esnaf birliklerinin gittikçe önemli bir toplumsal rol oynamaya başladığı görülmekte.
Her tarikat adıyla anıldığı şeyhin düşünce ve zikir yöntemini sürdürüyor ve onu, geliştiği bölgenin ötesine taşıyordu. Tarikatların doğdukları yörelerin ötesine taşmaları ve taşınmaları, böylece hem dervişlerin göçleri, hem de tasavvuf şiirlerinin ağızdan ağza dolaşmasıyla sağlanıyordu. Tarikatlar İslam dünyasında yayılmakla beraber, içinde geliştikleri ortamın özelliklerini de sürdürüyorlardı.
On üçüncü yüzyıl Anadolu'sunun siyasal kargaşası içinde Konya'da Celaleddin Rumi şehirli halkı cezbederken, Yesevi geleneğini Anadolu'ya taşıyan Türkmen dervişleri, hele içlerinde devleşen Hacı Bektaşi ve Yunus Emre, kırsal yörelerde halkın gündelik Türkçe'sini Farsça ile yarışan bir tasavvuf dili olarak işliyorlardı. Hem şehir kültüründe gelişen Mevlevilik, hem kırsal yörelerde yeşeren Bektaşilik siyasal dağılma döneminde Anadolu halkına bir toplumsal örgüt, bir dayanak noktası vazifesini üstlendiler. Ayrıca sufiliğin duygusal yaklaşımı, Müslüman olmayan halka da çekici geliyordu. Tanı’nın birliğini, tabiatın ve evrenin her bucağına yayılan varlığını vurgulayan tarikatlar böylece Anadolu halkının İslamiyet içinde bütünleşmesine de yardımcı oldular.
Siyasal gücün yetersiz kaldığı zamanlarda ahiler, kasaba pazarına, çarşısına hakim oldular; şehirli halkın dayanışmasını, hatta tehlikeli anlarda örgütlenerek savunma ve korunmasını bile sağladılar. Ayrıca, kasabadan kasabaya, şehirden şehire haberleşerek ve birbirlerine destek olarak siyasal dağınıklık ve kargaşa dönemlerinde Anadolu'nun toplumsal bütünlüğünün korunmasına yardımcı oldular. On dördüncü yüzyılda Anadolu neredeyse sayısız siyasal birimler arasında bölündüğünde, siyasal gücü kapan beyler, hakimler, valiler kim olursa olsun bir yandan tarikatlar, bir yandan ahiler, şehirli ve köylü halkın benzer kültürel, dinsel ve toplumsal değerler ve davranışlar içinde uyumlu bir hayat sürdürmesinde başlıca rolü oynadılar.
Günlük hayatta öteden beri Anadolu'nun başlıca dili haline gelmiş bulunan Türkçe, Anadolu'nun çoğu yöresine hakim olan beylerin Konya'daki Selçuklu sultanlığına göre halka daha yakın olmasıyla devlet dili olarak da gelişti. Bir de kültür ve edebiyat alanında Yunus Emre ve çağdaşı ozanların çabaları sonucunda Türkçe'nin güçlü ve kesin bir şekilde zihinleri de zaptettiğini göz önüne aldığımızda, 1300 yılı dolaylarında Anadolu'nun diliyle de bütünleşme yolunda olduğu ortaya çıkar .
(Kaynak : Türkiye Tarihi, hazırlayan: Sina Akşin, C:2 s : 24-30)
Soru:
1- Moğolların Anadolu’da hakim olmasının getirdiği sonuçları açıklayın.
2- Anadolu’nun toplumsal yapısı nasıldı. Bu yapıda tarikatların ve esnaf birliklerinin rolünü açıklayın.
YUKARI
AHİLİK
Anadolu da 13.yy. da ortaya çıkmıştır. Selçuklu devletinim yıkılışı ve Osmanlı devletinin kuruluşunda büyük rol oynayan Bu teşkilatta reislerine kardeş anlamına gelen AHİ diyorlardı. Köylere kadar yayılmış olan bu teşkilatın esas amacı yardımlaşmak ve toplumu düzene sokmaktır. Ahiler kazandıklarını reislerine getirirler, bununla yiyecek, içecek alınır ve misafir ağırlanırdı. Geceleyin Tanrıya ibadet edilerek ayin yapılırdı. Ahilerin özel giysileri vardı. Hırka, beyaz yünden yapılmış külah ve mest giyerlerdi. Kemerlerinde ‘saldırma ‘denilen kılıçlar taşırlardı. Ahilikte ahlaklı olmak temel prensipti.
Kafir, arabozucu, içki içen, büyü ve sihirle uğraşan, avcı, kasap ve cerrah bu teşkilata giremezdi. Ahilik İstanbul’un fethinden sonra yok oldu. Yerini LONCA teşkilatına bıraktı.
Soru: Ahi teşkilatının Anadolu’nun siyasal ve ekonomik yapısındaki önemini açıklayın
YUKARI
Coğrafi Konumu : Osmanlı Beyliği, Müslümanların topraklarıyla, Hıristiyanların topraklarının kesiştiği Söğüt, Domaniç bölgesinde kurulmuştur. Bu yüzden Uç Beyliği'dir
Osmanlı Beyliğinin Uç Beyliği olması, uzun süre Anadolu'dan tehdit almamasına ve Hıristiyanlar ile yaptığı savaşlarda Anadolu Müslümanları tarafından desteklenmesine neden oldu. Bu yüzden Osmanlı Devleti'nin batılı devletler ile yaptığı her savaş. cihat ya da gaza olarak görülmüştür.
Osmanlı Beyliği, Uç Beyliği olduğu için Asya'dan Anadolu'ya göç eden Türkmen boylarının tercih ettiği beylik olmuş, bu sayede çok küçük bir beylik olduğu zamanlarda bile nüfus sıkıntısı çekmemiştir.
Siyasi Boşluğun Etkisi : Osmanlı Beyliği kurulduğu sırada, Anadolu'da ve Balkanlar’da güçlü devlet yoktu. Bizans imparatorluğu ve Anadolu Selçuklu Devleti'nin de zayıflamış olması, ilk zamanlarından itibaren Osmanlının işine yaramıştır.
Örgütlenmedeki Başarısı : Osmanlı Beyliği, ilk hükümdarlarından itibaren gerek Anadolu Selçuklu Devleti'nin, gerekse Bizans İmparatorluğu’nun örgütlenmelerinin etkisinde kalmıştır. Divan örgütü, medrese, düzenli ordu, toprak sistemi gibi organizasyonlarını kısa sürede tamamlamış, kendine özgü sistemler de geliştirmiştir.
Avrupa’da feodalitenin, kralların yetkilerini kısıtladığı, doğuda ise Türk devletlerinin, hanedanın ortak malı olarak görüldüğü günlerde Osmanlı Beyliği'nde mutlak monarşi anlayışı yerleşmişti. 1. Murat'tan itibaren devlet hükümdarın malı olarak görülmüştür.
Mantıklı Siyasetlerin Etkisi : Osmanlı Beyliği kurulduğu sırada Anadolu beylikleri arasında, Anadolu Selçuklu Devleti'nden kalan mirasın paylaşımı konusunda kısır savaşlar vardı. Osmanlı Devleti’nin de bu mücadeleye girmesi pek sonuç vermeyeceğinden, Osmanlı yöneticileri yönlerini batıya döndürmüşlerdir.
Diğer Etkenler :
Osmanlı Beyliği'nin Anadolu'nun en önemli kara ticaret yolu üzerinde kurulmuş olması. Anadolu'da dini, ekonomik, sosyal ve siyasi etkileri olan, meslek teşkilatlarının (Lonca) yöneticisi durumundaki Ahilerin desteğinin alınması. Kurucularının, Oğuzların değer verilen bir kolu olan Kayı boyundan gelmeleri. Rumeli'ye geçebilmiş olmalarıdır.
Osmanlı yöneticileri, Abbasi, Selçuklu, Bizans gibi köklü devletlerin uygarlıklarından etkilenmiştir. Osman Bey aşiret organizasyonunu beylik haline getirmiş, döneminin sonlarına doğru tam bağımsızlığı sağlamıştır.
Orhan Bey ilk medrese, ilk ordu, ilk divan toplantısı, ilk gümüş para gibi yeniliklerle beylik organizasyonunu, devlet organizasyonu haline getirmiştir.
SORU:
14. yy. da Anadolu Türk birliğini sağlamak için Karamanoğulları kendisini en uygun beylik olarak görüyor ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin devamı olduğunu düşünüyordu. Ancak Anadolu birliğini, Anadolu’daki beyliklerin en küçük ve en zayıf olarak görülen Osmanlı Beyliği kurmayı başardı. Osmanlı beyliğinin bu başarısındaki temel etkenler nelerdir? Açıklayınız.
KAZANILMASI GEREKEN DAVRANIŞLAR:
-
Tanımı verilen bir kavramın ne olduğunu söyleyebilmeli ve yazabilmeli.
-
14. yüzyıl başında Yakındoğu ve Avrupa'daki belli başlı devletlerin (İlhanlılar, Altın Orda, Memluklar, Bizans ve Avrupa'daki diğer devletler) hakim oldukları bölgeleri ve merkezleri harita üzerinde gösterebilmeli,
-
Balkanlar'daki ve Avrupa'nın diğer bölgelerindeki devletlerin siyasi durumlarını açıklayabilmeli.
ÖDEV VE ARAŞTIRMALAR
XIII. yüzyılda Anadolu’nun ve Balkanların siyasal, ekonomik ve toplumsal yapısını araştırın.
YUKARI
OSMAN BEY VE ORHAN BEY DÖNEMİ
OSMAN BEY DÖNEMİ (1299-1326)
Aşiretten Beyliğe
Osman Bey döneminin genel politikası
1. Hanedan kurmak.
2. Devlet güçlenene kadar daha kuvvetli olan Türkmen komşuları ile çatışmaya girmemek.
3. Beyliği, Bizans aleyhine geliştirme politikası uygulamak. Ülkeye toprak ve iş gücü katmak, yağmalarla servet birikimi sağlamak.
Uç toplumlarında bu dönemde savaşma dışındaki konularda bilgiyi ve tecrübeyi temsil edenler, medrese görmüş ulemadan çok Ahi şeyhleri idi. Osman Bey, Anadolu ahilerine ve dervişlerine saygı gösterirdi. Hatta kadılar ulemadan değil, ahi geleneğine göre yetişmiş kişilerden seçilirdi. İşte Söğüt uçunun en saygıdeğer kişisi olan Şeyh Edebali kızını Osman Bey’e verince, Osman Bey sadece Söğüt civarında değil Anadolu’nun içlerine kadar ününü duyurdu. Böylece Osman Bey Ahilerin desteğini aldı. Siyasi anlamda gücünü ispatlayan Osman Bey Ahilerinde desteği ile Türkmenler arasında da meşruiyet kazanmıştır.
Osman Bey’in kısa sürede çevresindeki Bizans tekfurlarına karşı sağladığı başarılar ün kazanmasına neden oldu. Konya Sultanı 1284’te gönderdiği bir ferman ile Osman Beyi “Uç Beyi” olarak tanıdığını ilan etti. Osman Bey’in ününün artması ile Selçuklu Sultanı ikinci bir ferman göndererek kendisini “Sancak Beyi” yaptığını ilan etti.
Konya’nın İlhanlılara yenilgisi sonrası hiçbir etkinliklerinin kalmaması Anadolu beyliklerini teker teker bağımsızlığa yönlendirdi. Bunlardan biri de Osmanlı Beyliği olacaktır.
Osman Bey öldüğünde (1324 )öteki beylikler gibi oldukça geniş bir bölgeyi egemenliği altına almış, yöneticisi adına para basılmış olan bir beylik haline gelmişti.
YUKARI
ORHAN BEY DÖNEMİ (1326-1362)
Osmanlılar Beylikten Devlete Geçiyor
Göçebe uç beyliğinden başkenti, sınırları, yerleşik halkı olan, düzenli ordu kurup devleti savunma ve genişletme olanağına sahip olan gerçek devlet.
Orhan Beyin ilk siyasi girişimleri, daha babası zamanında hedeflenen yönlerde ilerlemeyi sağladı. Uzun bir kuşatmadan sonra 1326 da Bursa alındı. Bursa’nın başkent olması, beyliğin küçük bir devletçik olmasının simgesidir. Bunu takip eden yıllarda Orhan, beylikte ilk on yılının sonunda civardaki küçük uç toplumlarını ve Anadolu’da Bizans şehirlerini tümünü beyliğine katmış oluyordu. Batıda ise sınırları önemli bir uç beyliği olan Karesi topraklarına kadar gelmişti.
İktidarın örgütlenişi........ Bunun İçin Yapılanlar
Orhan Bey döneminde iktidarı elinde tutan devlet başkanı değil bütün ailedir. İlk hükümdarlar sefere kardeşleri, oğulları ve yeğenleri ile çıkardı. Fetihler boyunca alınan yerler ailenin çeşitli üyelerine emanet edilirdi. Mal varlığı ile ilgili bir sorun olduğu zaman aile toplanarak karar verirdi. Ailenin başı öldüğü zaman yerine ailenin en yeteneklisi geçer, bunun ölenin oğlu olması zorunlu değildir. Ülke ailenin malıdır ailenin her üyesi devletin yayılıp büyümesi için elinden geleni yapmalıdır.
Her devlet oluşumu siyasi iktidarı ideolojik bir temele dayandırmak zorundadır. Osmanlı Devletinde bu ideoloji Osmanlı ailesinin üstünlüğü olarak sürdürdü. Orhan Bey mutlak monarşiyi bu fikir üzerine kurdu.
Artık savaş ciddi bir iş olmuştu. Bu yüzde halkın işini gücünü bırakıp savaşması yerine, işi savaşmak olan bir gruba ihtiyaç vardı. 1330 yılında
işi savaşmak olan kişilerin sayısı çok azdı. Orhan bey savaşa gittiğinde savaşçıların büyük bir kısmı hala eli silah tutan ülke halkından oluşuyordu. Artık Osmanlı Beyliğinin savaşları, sadece askerlikle uğraşan savaşçılar gerektiriyordu. bir kısmı “yaya”, bir kısmı ‘müsellem ‘ denilen atlı savaşçılar oluşturuldu. Akına katılan halktan farklı olarak yaya ve müsellem askerlere savaş zamanında bir ücret ödendiği gibi, diğer zamanlarda geçinmeleri için çiftlik veriliyordu.
Aynı zamanda bütün askeri birliklerin komutanı olarak bir beylerbeyi rütbesinin de ortaya çıktığı görülüyor.
Beylerbeyi rütbesinin ortaya çıkmasına paralel olarak, yönetimi bütünüyle çekip çevirecek bir de Vezir tayin edildi.
Orhan Bey döneminde gelişen ve büyüyen toplumun ve devletin diğer gereklerini karşılayabilmek için vezirin yanında fıkıh ve şeriat bilen, beylik yazışmalarını yürütecek eli kalem tutan kişilerin önemi artıyordu. Orhan Bey ulema ve katiplerin Osmanlı topraklarında yetişmelerini sağlamak için eğitim kurumlarının gelişmesi için medreseler açılmasını sağladı.
Kadı ve Subaşı tayini yapıldı.
İlk divan teşkilatı kuruldu.
Orhan bey beyliğinin üçüncü yılında kendi adına sikke kestirip siyasal egemenliğini pekiştirdi.
Osmanlılar Anadolu’da Siyasal Birliği Sağlamak İçin
İlk Adımı Atıyorlar
Karesi Beyliğinin Osmanlılar tarafından alınması ve sonuçları
Osmanlı devletinin küçük bir bölgesel devletten 14. yy sonlarında güçlü bir sultanlık haline gelmesinde en önemli etken Çanakkale boğazına ulaşması ve Trakya’ya geçiş yolunun açılmasıdır. 1340 yılında Anadolu’nun kuzey-batı ucunu ve Trakya’ya geçiş yolu Karesi Beyliğinin elinde idi. Karesi Beyliği yapısı, dili, halkı, dünya görüşü bakımından Osmanlı toplumundan farklı değildi. Beylik kavgasına düşen kardeşlerde halkın gözünde saygılıklarını kaybedince, Karesi halkının Osmanlılaşması kolay oldu.
Osmanlılar Kendilerine Yeni Yaşam Alanları Arıyorlar
Osmanlıların Rumeli’ne geçmeleri
Türkmenlere yer bulma arzusu, Cihat anlayışı, Anadolu Türk Beyliklerinin güçlü olması nedenleri ile Osmanlılar kendilerine yeni yaşam alanları bulmak zorunda idiler. Bu sırada Rumeli’nin savunmasız oluşu Osmanlının işini kolaylaştırdı. Osman1ılar 1353 de Gelibolu yarımadasındaki Çimpe kalesini üs yaparak Rumeli’ye geçti fetihler başladı.
Akınların fetihlere dönüşmesi, akıncı güçlerin devletin desteği ile sağlandı. Akıncılar uç koylarında karşı tarafın savunmasını sürekli sarsıyor ve Osmanlı yönetiminin yerleşmesini kolaylaştırıyorlardı. Ele geçirilen yerlerin Osmanlılaşmasında askeri ve sivil yöneticilerin hoş görülü, aynı zamanda disiplinli davranışları önemli rol oynuyordu.
Bu arada Anadolu’da akıncılığa hevesli gençler için en verimli bölge Rumeli olmuştu. Yeni uç boyu arayanlar için Rumeli’ye geçmek Osmanlılaşmaktan geçiyordu. Bu yüzden Osmanlılar Trakya’ya geçtikten sonra sadece fetihler yoluyla değil, diğer beyliklerden gelen akıncılarla devamlı büyüyordu.
Yeni Yaşam Alanları Elde Tutulmalı ve Savunulabilmeliydi
Bunu gerçekleştirmek için Osmanlının izlediği siyaset ;
1- Osmanlı yönetiminin tutumu
2- İskan Siyaseti
a) Vakıf
b) Sürgün
1- Osmanlı yönetiminin tutumu:
Devletin ve toplumun yapısına baktığımız zaman, Osmanlı devleti, Balkanlarda olsun, Anadolu’da olsun çevresindeki diğer devletlerden farklı olduğunu görüyoruz. Osmanlı yönetiminin yumuşak ve adil olduğu, herkesi hoş tutmaya çalıştığı bilinir. Özellikle Bizans’tan yada Balkanlardan alınan yörelerde Osmanlının koyduğu kurallar ve getirdiği yükümlülükler halkı rahatlatıyordu. Alınan yerlerin Osmanlı seferlerine katılma ve yıllık vergi verme yükümlülüğüne karşı iç düzeni korunuyordu. Osmanlı tarihinin akışında bu yarı bağımsız durumdaki yöreler uygun bir zamanda Osmanlı Devleti yönetimine katılıyordu.
Fazla direnmeden Osmanlının eline geçen yörelerin yöneticileri Osmanlı düzeninde önemli rütbelere gelebiliyordu. Hıristiyan prensler ve asiller Müslümanlığı kabul ettiklerinde, Osmanlı sancak beyi, paşası, ve veziri olabiliyorlardı. Daha alçak rütbeli komutanlar ve savaşçıların Müslüman olmasına gerek bile yoktu. Bunlar kendi yörelerinde tımarlı sipahi olarak kalıyor, böylece Osmanlı askeri sınıfına girebiliyorlardı.
Bu akılcı, etkili ve adil yönetim biçimi Osmanlının eline geçen halkın rahatlamasında, emniyet ve güven içinde yaşamasında en önemli unsurdu. Özellikle Rumeli'nde, yani feodal Balkan devletlerinden alınan yörelerde, Osmanlı yönetiminin sıkıca yerleşmesi, Timur istilasında bile Osmanlıların bu yörelerde tutunabilmesi uyguladıkları yönetimin tutarlılığı ve güveni ile açıklanabilir
2- İskan Siyaseti:
Ele geçirilen yerlere Türkler getirilip yerleştiriliyor, böylece bölgenin Türkleşmesi, elde tutulması ve savunulması sağlanıyordu.
İskan iki şekilde oluyordu. a. Sürgün b. Vakıf
a) Sürgün: Amacı, Bölgeyi Türkleştirmek, Göçebe Türklere yerleşim alanı açmak, vergi ve ordu sağlamak, fethedilen yerlerin arkasında tehdit edecek topluluk bırakmamak.
Trakya’ya geçen akıncılar ve göçebe Türkmenler boş arazilere yada kurutulan bataklıklara yerleştiriliyordu. Yerleştirme sırasında üretim ve düzenin bozulmamasına dikkat ediliyor, iskan edilecek toplulukların, iskan bölgesine yakın yerlerden getirilmesine dikkat ediliyor, ayaklanma ihtimaline karşı bazı yerleşim bölgeleri Hıristiyan köylerinin aralarında açılıyordu. Ayrıca Anadolu’dan kendi istekleri ile gelen ailelere de mesleklerine göre yer veriliyordu.
b) Vakıf: Balkanlarda Demografik acıdan Osmanlılaşma/İslamlaşmaya katkıda bulunurken Vakıf siyaseti aracılığı ile özellikle kentsel merkezlerde Osmanlı kültürünün yerleşmesine olanak sağlanıyordu. Vakıflar genelde yüksek devlet memurlarının ve bey ailesinden gelen kişiler tarafından kurulurdu. Osmanlı- İslam kültürü biraz Heterodoks bir anlayış ile de olsa, kırsal kesimde yaygınlaşmasında derviş ve tekkeler önemli rol oynuyordu.
SORU:
-“Devletin ve toplumun yapısına daha yakından baktığımızda, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da olsun, Anadolu’da olsun, çevresindeki diğer devletlere göre üstünlüğü görülür. Osmanlı yönetiminin ,adil ve hoşgörülü olduğu söylenegelmekteydi. Özellikle Bizans’tan ve Balkan Devletleri’nden alınan yerlerde Osmanlı Devleti’nin koymuş olduğu kurallar ve getirdiği yükümlülükler halkı rahatlatıyordu. Osmanlı vergi düzenini açıklayan belgelerden, Bizans Kaynakları da söz etmektedir. Osmanlı egemenliğinde kalan Selanik, Ankara Savaşı’ndan sonra elden çıkmıştı. Bu bölgeye gelen Bizans, Selanik’te alışılagelen kendi vergi sistemini uygulayamadı.Çünkü halk, Osmanlı yönetiminde, düşük vergi sistemine alışmıştı. Halkın tepkisinden çekinen Bizans da Osmanlı vergi usulünü uygulamak zorunda kaldı.
Yukarıdaki metinden de yararlanarak, Osmanlı Devleti’nin Balkanlar’da kısa sürede tutunmasını, Devletin Kuruluş Dönemi Balkan politikasını da düşünerek açıklayınız.
KAZANILMASI GEREKEN DAVRANIŞLAR:
-
Osmanlıların Sakarya havzası ve Marmara bölgesi ile Balkanlar'da genişlemek için yaptığı savaşların sebep ve sonuçlarını açıklayabilmeli
-
Osmanlıların Anadolu beyliklerine karşı takip ettiği siyaseti ve Anadolu'da siyasi birliği kurma çabalarını açıklayabilmeli.
Osmanlıları Rumeli’ne geçmeye yönlendiren etkenleri araştırın
YUKARI
I. MURAT DÖNEMİ (1362- 1389)
Rumeli’de Ele Geçirilen Yerlerde Osmanlı’dan Başka Yeni Siyasi Güçler Olmamalıydı
Osmanlılar yeni gelen akıncıları mümkün olduğu kadar beylik ailesinin yönetiminde tutmaya çalıştılar. Asıl önemli olan Rumeli’ye geçmek sadece Osmanlı kontrolünde bulunan Çanakkale boğazı ile mümkündü.
Osmanlıların Balkanlara yerleşmeye başlaması Edirne ve sonra Filibe’nin alınması üzerine Osmanlıya karşı Haçlı ittifakları oluştu. Macar, Bulgar, Sırp ve Eflaklılardan
oluşan bir ordu Edirne üzerine yürüdü. 1364 de SIRP SINDIĞI denilen yerde Balkan ordusunun bozguna uğraması üzerine Batı Trakya da Osmanlı hakimiyeti sağlandı. Osmanlılara karşı ilk haçlı ittifakının kırılmasından sonra Edirne başkent oldu.
Osmanlılar Balkanlarda kazandığı Çirmen, Kosova Savaşları ile Tuna’nın güneyinde kendisine karşı çıkacak bir güç bırakmadı. Balkanlara yerleşti. Bulgarlar ve Sırplar Osmanlı hakimiyetini kabul etti. (Osmanlı I. Kosova Savaşı’nda ilk defa top kullandı.)
Osmanlının Sınırlarının Genişlemesi, Merkezi Otoriteyi Sağlama İhtiyacı..........
Yeni Oluşumları Ortaya Çıkardı.
Yeniçeri Ocağının Kurulması ( Pençik Sisteminden Yeniçeri Ocağına )
Osmanlı devleti yeni bir ordu kurmak amacıyla Yeniçeri (yeni asker ) ocağını kurdu. Çandarlı Kara Halil Paşa merkezi idarenin yerleşmesinde ve yeniçeri ocağını kurulmasında temel rol oynamıştır. Yeniçeriliğin temeli Cihat’la elde edilen esirlerin beşte biri olan Bey hakkına (Pençik ) dayanır. Murat Bey zamanında Rumeli’deki akıncı beyleri hızla zenginleştiğinde akınlarda elde edilen ganimetin beşte birinin Bey konağına verilmesi kural oldu. Mal ganimetinin yanı sıra, akın bölgelerinde ele geçirilen esirler de bey konağına veriliyordu. Toplanan esirlerin beşte biri bey kapısına teslim edildikçe, Murat Bey’in kapı halkı da gittikçe büyüyordu. Bu esirler ‘KUL’ idi., yani mutlak olarak beye bağlı kişilerdi. Bey kendi kapısının halkını yedirmek, içirmek, hatta giyim-kuşamını sağlamak zorunda idi. Murat Bey döneminde bey kapısının artarak ‘yeniçeri ‘diye bilinen yeni bir düzene kavuşması ise, diğer bey ve komutanların kapılarına göre sultanın daha güçlü olmasını sağladı. Bu sayede Osmanlı Beyleri uç boylarındaki akıncı beylerinin merkeze bağımlı kalmasını sağlayabildiler. Baskınlardan sağlanan insanlardan bir ordu kurma düşüncesi, büyük bir olasılıkla Murat Bey’in Trakya’ya egemen olması ile başladı. Bu grubun silah altına alınması daha sonra DEVŞİRME sisteminin oluşturdu.
Balkanlarda Başarılar Kazanan Osmanlı Elde Ettiği Güç İle Anadolu’ya Yöneldi...
Anadolu’daki Diğer Güçlerde Osmanlıya Katılmalıydı.
Bu dönemde Anadolu Beylikleri arasında toplumsal ve kültürel farklılıkların olmaması, hepsinin az farkla birbirine benzemesi Anadolu’da Osmanlı siyasal gelişmesini kolaylaştırdı. Anadolu’da diğer siyasal güçlere son verilirken her yol denendi. Toprak satın alındı, miras yolu ile Çeyiz yolu ile topraklar ele geçirildi. Ve sonunda Savaşıldı.
NOT: Anadolu da savaşın en son tercih edilmesinin bir sebebi de, Türk ordusunu besleyen Türk gazilerinin, Türk Beylikleri ile yapılacak bir savaşa pek hoş görülü bakmamalarıdır.
İçteki diğer gelişmeler
I. Murat Hüdavendigar unvanını aldı.
Merkezi gücün daha toparlanmasını sağlamak için I. Murat veraset sisteminde değişiklik yaparak ülkenin hanedana değil hükümdar ve oğullarına ait olduğu ilkesini getirdi. Ülkenin sınırlarının genişlemesi ve yapacak işlerin artması ile Divan örgütü genişletildi Vezir sayısı ikiye çıkarıldı. Sadrazamlık ve Kazaskerlik makamı kuruldu. Ülkenin gelir ve giderlerinin tespitini sağlamak için Mali örgütlenme sağlandı. Defterdar bu işle görevlendirildi. Ülke yönetimini kolaylaştırmak için Rumeli Beylerbeyliği kuruldu. (Eyalet sistemi oluşturulmaya çalışılıyor ) Ülkenin üretimde sürekliliğini sağlamak için topraklar Dirlik sistemine göre teşkilatlandırıldı.
YUKARI
OKUMA PARÇASI : YENİÇERİ
Yeniçeri ordusu, ilk başta savaşta ele geçirilen esirlerin beşte birinin yeniçeri olarak yetiştirilmesi ile oluşturulmakta idi. Daha sonra, I. Bayezid’in Ankara yenilgisi üzerine fetihlerin gerilemesi, yeterince esir elde edilmemesi devşirme usulüne başvurulmasına yol açmıştır.
Devşirme yöntemi ile balkan ülkelerinden, köy papazlarının eşliğinde, kilise vaftiz defterindeki kimlikler esas alınarak 14 -18 yaşları arasındaki toplanarak yeniçeri olmak üzere yetiştirilirdi. En yeteneklileri padişah tarafından kendi hizmetine alınırdı. Osmanlı devletinin en önemli sadrazamlarından biri olan Sokulu Mehmet Paşa bir papaz çocuğu olarak devşirilmiş ve yeteneği nedeniyle sarayda yetiştirilerek büyük makama sadrazamlığa ulaşmıştır.
Yeniçeri ordusu, her birinde 60 -100 arasında değişen asker bulunan ortalardan meydana gelmekte idi. Her yeniçeri ortasının bir bayrağı ve bir işareti vardı. Osmanlı padişahları da 1. ortanın 1 no'lu askeri sayılırdı. Yeniçeri defterinde, padişah unvanı kullanılmadan sadece babasının ismi ile sıradan bir asker olarak kaydedilirdi.
Yemek pişirdikleri orta ve bölük kazanları kendilerince kutsal sayılırdı. Savaşlarda kazanlarını da bayrakları gibi korurlar, eğer kazan düşman eline geçer ise, o orta ve bölüğün tüm komutanları görevden alınırdı. Yeniçeriler önemli konuları kazan etrafında toplanarak görüşürler, isyan halinde kazanlarını Sultanahmet meydanına çıkartır ve yeterince taraftar bulunduğu takdirde saraya karşı isyan başlatırlardı.
Kaynak : İlhan Korkmaz, Ottoman
SORU:
Reşat Ekrem Koçu’nun “Osmanlı Padişahları “ adlı kitabında anlattığına göre I. Murat 1362 de Edirne’yi aldıktan sonra Divanda şöyle söylemiştir
“Balkanlarda esaslı bir şekilde tutunmamız ve Anadolu’daki beylere karşı silah üstünlüğümüzün sağlanması için gazalarda gönülden koşan erlerin kılıcı kafi değildir. Bize askerliği meslek edinmiş, doğrudan bize bağlı savaşçılardan oluşan sürekli bir ordu lazımdır. Hiçbir devletin sahip olamadığı bir ordu kuracağız, biz silahlandıracağız, biz besleyeceğiz ve cebine harçlığı biz koyacağız.”
a-Yukarıda kurulması düşünülen ordunun adı nedir?
b- I. Murat böyle bir orduya niçin ihtiyaç duymuştur? Açıklayınız.
KAZANILMASI GEREKEN DAVRANIŞLAR:
- Osmanlının Rumeli’ye geçmesinin nedenlerini açıklayabilmeli.
- Osmanlının Kapıkulu teşkilatını oluşturmasının nedenlerini anlatabilmeli.
- Osmanlının Rumeli’de kalıcı olmasını sağlayan nedenleri açıklayabilmeli.
Osmanlıların Kapıkulu teşkilatı (Yeniçeri) oluşturmalarının nedenlerini araştırın.
YUKARI
GEÇMİŞ YILLARDA ÖSS’DE ÇIKAN
OSMANLI TARİHİ KURULUŞ DÖNEMİ İLE İLGİLİ SORULAR
1. Osmanlı beyliği, 1299’da, Söğüt ve Domaniç’te Osman Bey tarafından kurulmuştur. Beyliğin kurulmasına ortam hazırlayan nedenler içinde aşağıdakilerden hangisi diğerlerine oranla daha belirleyici olmuştur?
A ) Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın Ertuğrul Gazi’ye yurtluk vermesi
B) Anadolu Selçuklu Devleti’nin Anadolu’nun fethine önem vermesi
C) Selçuklularda fethedilen toprağın, fethedenin malı sayılması
D) Moğolların Anadolu’ya hakim olması
E) Selçuklu ile Moğol otoritesinin giderek azalması
2. Başlangıçta Türk beylikleri içinde en küçüğü olan Osmanlı Beyliği, süreç içinde güçlenerek önce devlet, daha sonra da imparatorluk haline gelmiştir.
Aşağıdakilerden hangisi Osmanlı Beyliği’nin kuruluş yıllarında, gelişmesinde rol oynayan etkenlerden biri değildir?
A) Moğol istilasından kaçan binlerce göçebeyi ordularına katabilmesi
B) Bizans’ın zayıf konumundan yararlanabilecek politika gütmesi
C) Fethedilen bölgelerde yerleştirme politikasını uygulaması
D) Devlet gücünü tek elde toplayan yapısı
E) Güçlü donanması sayesinde denizlerde egemenlik kurması
3. I. Bir devlet hazinesinin oluşturulması ve tımar sisteminin temelinin atılması
II. Kentleri yöneten sancak beyleri ile kadıları denetleyen beylerbeylik makamının oluşturulması.
III. Baskınlarda esir edilenlerden yeniçeri Ocağı’nın kurulması
Aşağıdakilerden hangisini sağlamamıştır?
A) Avrupa’da ilerleyişin hız kazanması
B) Fethedilen toprakların geliriyle ordu oluşturulması
C) Devşirme sisteminin uygulamaya konulması
D) Devlet örgütlenmesine ilişkin düzenlemeler yapılması
E) Divan kurumunun örgütlenmesinin tamamlanması
4. Osmanlı tarihinde, basit aşiret yapısından beyliğe geçiş Osman Bey zamanında, beylikten devlete geçiş ise Orhan Bey zamanında gerçekleşmiştir. Bu geçiş kurumların oluşturulmasıyla yakından ilgilidir.
Aşağıdakilerden hangisi devlete geçiş sürecini kanıtlayan bir gelişme değildir?
A) devlete bağlı düzenli orduların lk kez oluşturulması
B) Devlet işlerinin görüşüldüğü ivan kurumunun ilk kez oluşturulması.
C) Çimpe kalesinin alınması ile ilk kez Rumeli’ye geçilmesi.
D) Eğitim kurumu medreselerin ilk kez oluşturulması
E) Ekonomik ilişkileri daha kolay hale getirmek amacıyla gümüş akçenin bastırılması
5. Osmanlı kuruluş döneminde, Balkanlarda Sırp ve Bulgar krallıkları, Arnavutluk, Eflak ve Boğdan Beylikleri vardı. Halk kendi yöneticilerinden ağır vergiler ve baskılar nedeniyle hoşnut değildi.
Bu bilgilere göre;
I. Balkanlarda siyasal birlik yoktur.
II. Balkanların durumu, Osmanlıların bölgede egemenlik kurmalarını zorlaştırmıştır.
III. Balkanlarda siyasal ve toplumsal istikrar yoktur.
Yargılarından hangilerine ulaşılabilir?
A) I II B) I. II. III C)II. III D) I. III E) Yalnız II
6. I.Murat döneminde
I. Edirne’nin alınması, Balkanlara geçişi kolaylaştırmıştır.
II. Sofya’nın alınması, Bulgaristan topraklarının alınmasına zemin hazırlamıştır.
Bu bilgilere göre I.Murat dönemiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
A) Alınan yerlerin daha sonraki fetihlere ortam hazırladığı
B) Önemli ticaret merkezlerinin ele geçirildiği
C) Anadolu fethinin sona erdiği
D) Orta Avrupa fetihlerinin başladığı
E) Batı uygarlığından etkilenildiğinin
7. Kuruluş döneminde Osmanlıların Ege kıyılarında egemenlik kurmaya yönelmesi, Haçlı seferlerinden sonra ticari önemi artan Akdeniz’de etkin konumda olan bazı devletlerin tepkisine yol açmış, süreç içinde bu devletlerin ticari kayba uğramaları Osmanlıların denizlerde mücadelesini hızlandırmış ve sık sık savaşların yaşanmasına neden olmuştur.
Bu bilgiler dikkate alındığında aşağıdaki devletlerden hangisinin Osmanlı Devleti ile olan çekişmeleri daha da artmıştır?
A) Anadolu Selçuklu
B) Memluklar
C) Trabzon Rum Pontus
D) Venedikliler
E) Fransızlar
I. Murat Döneminde Osmanlı Devleti
Orhan Bey
|